26 Mayıs 2015 Salı

fil (yılbaşı)

efsun'un notlarından yılbaşı günü;
2009 ocak ayı
"bazen en ufak şeyler bile heyecanlanmamız için yeterlidir. halbuki sıradan bir yılbaşı kutlaması olmalıydı .. öyle umardım. toplam sekiz kişi üç kız beş erkek iki araba halinde şehire yakın olan büyük bir gece klubüne gittik. en sevdiğim arkadaşlarımla olmak çok eğlenceliydi. annem ve erkek kardeşim dayımlarla birlikte olacaklar o yüzden içimde rahattı. ben çok güzel oldum sanırım yani bilmiyorum herkes öyle dedi bide barış bütün gece bana baktı gerçi hoş o hep bana bakıyordu ya neyse. ben barışın arabasına bindim önce mare vardı ben yakın arkadaşım dilara aynı arabadaydık. diğerini ise grubumuzun popüleri yiğit kullanıyordu bizim kasabaki emlak dükkanlarının sahipleriydi kardeşi demir ve sevgilisi müge vardı birde grubumuzun en küçüğü cenk vardı o da barışın kuzeniydi. güzel bi grubuz aslında hepsini ayrı ayrı seviyorum özellikle yılbaşı gecesinden sonra yaşadıklarımız bizi birbirmize daha da bağladı. o gece çok güzel başlamıştı çok eğleniyorduk tabi ben içkiyi bu kadar kaçıracaklarını düşünmedim gece 12yi geçtikten sonra ortam daha da hareketlendi yiğit hiç iyi görünmüyordu çok içmişti herkese bulaşıyordu en sonunda dans ederken birinin masanına çarptı ve adamda onu iktirdi. o an çok kötüydü şu an bile adamın uçması gözümün önünde çünkü yiğit adamın ona tepki vermesiyle onu yakasından tutup fırlatması bir oldu. bizim yiğitte iri yapılı hemde kavgayı seven birisi bide alkol olunca ortalık hepten karıştı.biz kızlarla hemen köşeye çekildik erkekler çoktan kavgaya girdi tabi tam o sırada mare bana arabanın anahtarını attı gidip içine oturun dedi. nasıl korkmuştuk ama..arabada 20dakika kadar bekledik mare ve cenk geldi nefes nefese kalmışlardı sorun olmadığını söylediler ama bişeyler olduğu belliydi cenk bizi kalacağımız otele götürdü tabi yol boyu müge demir için endişelendi çok korkmuştu hep ağladı. otel apart-pnsiyon tarzı mütevazi bir yerdi ama sevimli görünüyordu gerçi o an onu nasıl farkedebildim bilmiyorum. biz hemen odalardan birine çıktık cenk aşağı indi. çok geçmeden araba sesi geldi bizimkiler gelmişti sonunda ama yiğit hiç iyi görünmüyordu bir türlü susturamadılar burada da taşkınlık çıkarmasın diye hemen odaya çıkarıp suyun altına soktular kendine getirmek için. biz herşey bitti sanarken büyük bir araba geldi ve içinden 6 tane adam çıktı silahları da vardı ve tahmin ettiğim gibi bunlar yiğit'in bulaştığı adamın tarafındandı. artık bizde dayanamadık ağaşı indik bir ara polis çağırmayı düşündüm ama işleri iyice karıştırmak istemedim. biz kızlarla sessizce olacakları izlerken otel sahipleri de geldi belliki tanıdık çıktılar zaten oralarda birbirini tanımayan az insan vardır özellikle yiğit gibi ticaretle uğraşan insanlar hemen bilinir konuşmalardan anladığımız aslında yiğit ve kavga eden adam birbirlerini tanıyorlardı ama ikisi de alkollü olunca böyle bir sonuç çıktı artık konuşmalar tartışmaya döndü adamlar yiğit arıyorlardı tabi demir cenk ve oteldekiler adamı yukarı çıkarmak istemediler. en sonunda en çok korktuğum o an adamın biri silahını çıkardı otel sahibine doğru tuttu tabi herkes bağırmaya başlayınca beline geri taktı ama o zaman neyin içinde olduğumuzu anladım. adamı yaka paça tutup yiğit'in olduğu odaya çıkarmalarını söylediler. o an her şey geçti aklımdan durdurmak için her şeyi yapmak geçti..çünkü yiğit'in yanında barış ve mare vardı. ben o gün çok korktum kendim için herkes için ama en çok mare.. onu çok düşündüm neden bilmiyorum ama hergün düşünüyorum... biz aşağıda beklerken bir el silah sesi duyuldu o an herkes koşuşturarak dışarı çıktı sonradan öğrendik boğuşma sırasında olmuş ama kimseye gelmemişti çok şükür. dışarı çıktık ama yiğit'leri aradı gözümüz onlarda bağıraşarak boğuşarak çıktılar sonunda. öyle karmaşık görünüyorlardı ki kim kime saldırıyor o bile belli değildi. birileri polis çağırmış olacakki polis arabası sesi duyuldu o sırada birkaç araba daha geldi ama ben onları tanımıyordum kimin için geldiklerini bilmiyorum. yiğit'tin kavga ettiği grup arabaya doğru koşmaya başladılar bizim erkeklerde arkalarından koşarken o tanımadığım arabadan birisi ateş etti hepimiz yere yattık işte o andan sonra herkes ciddi anlamda kaçıyordu. demir müge'ye koştu hemen yiğit ve cenk yanyanaydı arabay bindiler barış'ın arabasını da dilara binmişti anahtarı ne ara aldı bilmiyorum ama barış'ın yanında durdu hemen arabaya aldı onu sonra dilara'da bindi. ben ve mare kaldık sadece çünkü arabalara en uzak ikimizdik ateşte edilince iyice uzaklaştık ben büyük çöp konteynırının yanına oturdum ellerimle başımı koruyordum aklımca. ortalık toz duman oldu silahlar hep hava ateş edildiğinden kimseye birşey olmadı tek şükrettiğim budur. mare bizimkilere gitmeleri için el salladı çünkü bizim için dönemezlerdi zaten arkalarından arabalar geliyordu çok hızlı ilerlediler zaten polis arabalarıda yaklaşınca izlerini kaybettirip kurtulmuşlar. mare benim yanıma koştu hemen anayola çıkıp otostop çektik orta yaşlı bir amca bizi arabasına aldı yılbaşı eğlencesinden dolayı sarhoş olduğumuzu düşündü sanırım. sabaha karşı sorunsuz bir şekilde hepimiz yiğit'in evinde buluştuk büyük bir evde yalnız yaşıyordu. sabah eve varmamız gereken saatte hepimiz dağıldık kimseye bir şey söylemedik bu bizim için bir başlangıç oldu. mare o gün elimden sıkı sıkı tuttu o gün her şey başlamış farketmedik."

fil



"al bu senin olsun.. çocukluğumdan beri boynumda taşırım bana şans getirmedi ama belki sana getirir."
"fil mi ? (alaycı gülümser) bu mu şans getirecek bana? - pekala o zaman bu gece bir deneyelim (diyerek boynuna takar)
efsun'un mare'ye hediye ettiği kolye o geceden itibaren her ikisine de hep uğursuzluk getirdi
ama efsun filleri sevmeye devam etti..

20 Mayıs 2015 Çarşamba

fil

"ne zaman anladın bunu ilk ne zaman fark ettin..yani nasıl emin olabilirsin ki..(başını ellerinin arasına koyar yere bakar) anlamıyorum nasıl olabilir böyle bir şey.. hadi kalk gidiyoruz..çözümü her neyse halledeceğiz (kız ağlamaya başlayınca dizlerinin üstüne çöküp ona sarılır ) korkma ben yanındayım hep yanında olacağım.."

bu konuşmadan  bir buçuk yıl önce tanıştılar ve birbirlerini ilk gördüklerinde bir felaketin birlikteliği olduklarından haberleri bile yoktu..hayal kahramanlarımız: biri denizlerin efendisi ama bi o kadar da deniz gibi bazen sakin bazen dalgalı kendine bile hükmedemeyen efendi mare - esas kızımız ise ay parçası gibi güzel melek kadar narin efsun..biz onların hikayesini dinledikçe hayal alemlerine dalsak ta yaşadıkları da acıları kadar gerçek.
2008 ekim ayı.
hafif esintili bir yazdan kalma akşam yaşayan sahil kasabası. kalabalık bir arkadaş grubu efsun'un gelişine bir parti veriyor. efsun çocukluğundan beri her yazını o kasabada geçirmiş bir genç kız ama babası öldükten sonra annesi ve erkek kardeşiyle tekrar buraya taşındılar - bilirsiniz acınız büyüdükçe yaşadığınız yere sığamazsınız o yüzden yaşadıkları büyük kenti bırakıp bu küçük sevimli kasabaya geldiler. tüm acılarını denize dökecekler herhalde. efsun'un tüm çocukluk arkadaşları oradaydı ve bir tek tanımadığı işim 'mare'. zaten ilk duyduğunda çok şaşırdı hiç alışık olmadığı bir isimdi kendisi gibi çok farklıydı. sahilde ateş gitar sohbet üçlüsü ve kanı kaynayan hayata yeni başlayan tazecik gençler. o zamanlar arkadaşlık kurmakta çok kolaydı o akşam mare ve efsun çok iyi anlaştılar ortak noktaları vardı çünkü. ikisi de farklı kentlerden aynı kasabaya gelmiş buraya yerleşmişti. mare ise babasının işlerinden dolayı buradaydı ve artık o da efsun gibi bu kasaba da yaşayacaktı. onları bu arkadaş ortamında tanıştıran ve genç grubumuzun ele başı barış. efsun'un çocukluk arkadaşı barış yıllarca onun peşinden koşmuş ama hep arkadaş gözüyle görülmüş barış. bu güzel tanışmaya vesile olmuştu. o günden sonra hiç ayrılmadılar her günleri birlikte geçti bu güzel grubun.
2008 kasım ayı.
efsun'un maharetli annesi kendisine uygun bir dükkan buldu butik tarzında bir mağaza açtı zaten yıllardır bildiği bir yer olduğu için adapte olmakta zorlanmadı kasabada kardeşinin de işlettiği bir lokanta vardı güvendiği insanlarda vardı burada. kardeşi efe okula başladı efsun ise bir anaokulunda işe girdi zaten önceden de yaptığı iş buydu. hayat ne güzel imkanlar sundu onlara her şey ne kadar yolunda görünüyordu. babasını kanserden kaybetmiş olmanın hüznünü elbet yaşıyorlardı ama sigara ve alkol batağındaki adamın bu sonu kaçınılmazdı. mare ise babasının işlerine yardım ediyor okulu da devam ettiği için ara ara şehir merkezine gidiyordu. mare gibi barış da tuzimle ilgileniyordu boş zamanlarında turistik mekanlarda çalışıyor harçlığını çıkarıyordu barış ise oranın yerlilerinde ailesinin sahip olduğu birkaç dükkanı işletiyordu. aslına bakarsanız o gruptaki herkes buraya yerleşmiş yerlisi olmuş ticaretle uğraşan insanlar ve o insanların çocuklarıydı. efsun barış için farklıydı ama. onun için yaz aşkıydı her kış onun hayaliyle yazı bekler her yazı yine arkadaş olarak hüsranla kapatırdı. efsun ise bu denize bu kasabaya aşık bir genç kızdı severek yaptığı işi çocuklar ve ailesiyle olması da cabası.
2008 aralık ayı.
artık deniz soğuk yüzünü göstermeye başlamıştı gençler için buluşma yerleri sahiller değil cafelerdi. turistik mekanlar azalmaya başlamış o kalabalıklar gitmişti artık. efsun'un annesinin işleri de iyiydi bu arada kardeşi de okuluna alışmıştı. onlarda yavaş yavaş yerlisi oluyordu buranın. iki hafta sonra yılbaşı olacaktı ve gençler için kaçınılmaz bir eğlence fırsatıydı bu. zaten kışın gelmesiyle yapacakları azalan kasaba halkının tek eğlencesi bu tarz özel günlerdi. gençler şimdiden plan yapıyor yeni yılı en güzel şekilde karşılamak istiyorlardı. mare ve efsun'un ilginç çekimleri ve bu denli iyi anlaşmaları da kimsenin gözünden kaçmamıştı. mare ele avuca sığmayan sözünü esirgemeyen deli dolu bir gençti. efsun ise onun bu serseri hallerinde kendini bulup daha özgür hissediyordu. arkadaşlıkları dostluğa dostlukları ise anlam veremedikleri bir yakınlaşmaya gidiyordu. özellikle bu durum barış'ın gözünden kaçmamış ve hiç hoşuna gitmemişti.
artık haftaya yeni yıl partisinin nerede olacağı kesinleşmişti şehir merkezinde ünlü bir clup'ta kutlanacak konaklama için otel bile ayarlanmıştı şimdi gençler haftaya olacak partinin heyecanını yapıyor ve hazırlanıyordu
bir sonraki yazı : (efsun'un notlarından yılbaşı günü)

13 Mayıs 2015 Çarşamba

josep anlattı 10 - son - (şimdilik)

son zamanlarıydı sanki hayatın
o akşam arkadaşlarının buluşmak için seçtiği süpriz mekan tabikide linda'nın dağ eviydi
eşsiz manzarası ve harika doğasıyla göz kamaştıran çok büyük bir evdi ama josep çok huzursuzdu
bunca zamandır linda ile ilgili neredeyse hiçbir şey bilmezken onun arkadaşları özelliklede paul ile bu denli samimi olması ve onlarla yakın arkadaş olması josep'i rahatsız ediyordu
eve geldiklerinde güler yüzle onları karşıladı linda evde iki hizmetçi bir aşçı ve güvenlik görevlisi vardı dev ağaçlar içinde içine hapsolmuş prensesi olan bir şatoydu sanki
hazırlanan yiyeceklerden taddılar en üstkattaki büyük balkona geçip manzarayı seyretmeye başladılar ve bir kasa alkol geldi linda arkadaşları için güzel ikramlarda bulunmak istiyordu
saat gece yarısı olmaya 10 dakika kalmıştı lida heyecanla onlara bir süprizi olduğunu söylerek balkona topladı tekrar hepsi kapının önüne dizilmiş sandalyelerde oturuyordu linda ise balkon demirlerine sırtını dönmüş yüzü arkadaşlarına doğruydu herkesin hazır olduğunu anlayınca süprizi için başlayacaktı ve bunun için üstünü değiştirip gelmişti ayak bileklerinden bir karış yukarıda biten beyaz geceliğe benzer bir elbise giymişti sırma saçları açık ay ışığı ile parlıyordu önce bir süre sessiz kaldı ellerini çenesinin altında düğüm yapıp gözlerini kapatmıştı-dua eder gibi görünüyordu-
arkadaşlarını çok sevdiğini onları tanıdığı için çok mutlu olduğunu anlattı linda konuştuğu sırada kimseden ses çıkmıyordu hatta doğadan bile ses çıkmıyordu derin bir sessizlik sarmıştı her yanı
linda hiç olmadığı kadar samimi ve hiç anlatmadığı kendisiyle ilgili herşeyi anlatıyordu arkadaşları pür dikkat onu dinlerken josep birden paniğe kapıldı çünkü yavaş yavaş linda'nın saçları rüzgarla uçuşuyor ama dal bile oynamıyordu ayaklarına baktı genç kızın yavaş yavaş yükseliyordu linda konuşurken hiç kıpırdamıyor kimseyle göz teması kurmuyordu ama yükseliyordu ve bu çok yavaş olduğu için kimse anlamıyordu josep artık bundan emin olunca paul'u eli ile sarstı kendi kendine bağırıyor panikliyordu arkadaşları sessiz olmasını istedi sanki u olanları gören sadece josep'ti arkadaşlar giderek yüksek sesle konuşuyor josep'i sakinleştirmeye çalışıyordu ama bunlar olurken linda hiç susmuyor hiçbirşey olmamış gibi devam ediyordu josep bağırmaya başladı artık linda belirgin bir şekilde havadaydı dayandığı balkon demiri kalçalarının altında kalıyordu josep linda'ya doğru yürümek istedi arkadaşları onu tutuyor paul bağırarak kendine gel herşey yolunda linda havada filan değil diye bağırıyordu ama gençlerin bağırışmaları ormanı inletiyordu linda'nında artık sesi yükselmeye başladı kollarını iki yana doğru açtı ve ani bir gök gürlemesiyle şiddetli bir yağmur başladı arkadaşlarından birkaç tanesi balkondan içeri girdi paul josep'i itekleyerek içeri sokmak istiyordu ama josep yağmurda sırılsıklam olmuş ayrıca balkon demirinden de epeyce yukarı çıkmış olan linda'yı da içeri almak istiyordu .artık linda'nın yüksek sesle söyledikleri de anlaşılmıyordu hangi dildi bu? sanki bir ayin yapıyordu son bir hamleyle paul josep'i odaya soktu herkes büyük camın arkasında linda'ya bakıyordu -tepkisizlerdi- linda'nın sesi havaya yükselmesi yağmur şiddetiyle artıyordu josep dayanamayıp kendini balkona atıp linda'yı bacaklarından tuttu linda demirlere kadar yükseldiği için ani bir şekilde müdahele edildiğinde dengesini kaybetti ve josep'in ellerinin arasında kayıp balkondan aşağı bahçeye düştü---
tüm arkadaşları balkon demirlerine koşar adımla geldi linda kanlar içinde yerde yatıyordu koşarak aşağı indiler evdeki görevlilerde geldi ambulans çağırdılar ama artık çok geçti..
herkes gözyaşlarına boğuldu ve arkadaşları josep'i suçluyordu onun çok içtiğini ve hayal gördüğünü düşünüyorlardı çünkü o gece onların gördükleri josep'in linda'yı zorla balkondan ittiğiydi ama josep linda'yı kurtarmak istediğinden ona sarılmıştı ve balkondan içeri çekmek istemişti ..bu tartışma devam ederken sonuç güzeller güzeli linda'nın artık hayatta olmayışıydı-bu arada linda düşünce yağmurda dindi-

....
josep armutları çok severdi köydeki ağaçtan toplanan küçük yeşil armutlar
birde tozlu raflardaki eski kitapları
küçük kulakları olan kahverengi bir köpeği vardı maxi adında 
sevgilisi linda öldükten sonra o göl evinden hiç çıkmadı
taki o yağmurlu güne kadar (josep anlattı 1)

hikayenin detaylı ve uzun hali için cansuhare@gmail.com

12 Mayıs 2015 Salı

josep anlattı 9 (sondan 1 önce)

hava ne kadar da sinsi diye düşündü josep öyle bunaltıcı bir sıcak ve yağmur habercisi bulutlar
günün güzel geçmeyeceğinin habercisiydi adeta
bir kalabalık sesiyle uyandı - tabii bunu tahmin etmeliydi- gazeteciler okul müdürünün göl evinde boğulmasını kaçırmamış röportaj yapmak için josep'in ailesine koşmuşlardı
zavallı anne ve babası onca şeyin üstüne bir de bununla uğraşıyordu zar zor çiftlik evinden çıkardılar
josep yaşananlardan dolayı utanç duyuyordu ve bugün bu olanları çözmek sözüyle evden ayrıldı

okulda bir süre arkadaşlarını bekledi hepsinin telefonu kapalıydı hemde hepsinin
linda'yı aradı ona da ulaşamıyordu
çok telaşlandı çünkü hepsinin en son birlikte olduğunu biliyordu ve başlarına bir şey gelmesinden endişeliydi ne yapacağını kime soracağını bilemedi panikle okulda turluyordu
birden okul bahçesinde paul'u görünce koşarak yanına gitti hemen sarıldı arkadaşına
genç adam neye uğradığını şaşırıp josep'in abartılı merhabasına tepki gösterdi neden bu kadar telaşlı olduğunu anlamamıştı dün gece manzara seyretmek için dağ evlerine gitmişlerdi birçoğunun telefonu o yüzden çekmiyordu çünkü arkadaşlarının çoğu hala dağ evindeydi geceyi orada geçirmişlerdi sadece paul ve bir arkadaşı daha okula gelmişti
josep hala endişeliydi paul bu korkuyu yersiz buluyordu
josep: sen nasıl onları orada bırakıp okula gelirsin hem neden sadece ikiniz geldiniz diğerlerini neden almadınız
paul: sen önce bi sakin olur musun! ikimiz geldik çünkü sabah sadece ikimizin dersi var diğerlerini uyandırmak istemedik bunda bu kadar endişelenecek ne var
josep: o dağ evini nerden buldunuz hem bilmiyor musun oralar çok ıssız ve tekin değil
(paul'un yakalarından tutmuş silkeliyordu)
paul: yeter artık kendine gel (ellerini üzerinden sinirli bir şekilde attı) dağ evi linda'nın..(bir sessizlik oldu) dün akşam hepbirlikte çok eğlendik biraz manzara seyretmek istedik oda ailesinin sadece dinlenmek için kullandığı şuan boş olan bir ev olduğunu söyledi gecede geri dönemedik orada uyuyup kalmışız--eğer sorgulaman bittiyse derse gidiyoruz
---
josep hala şaşkındı ve içinde anlam veremediği bir korku vardı bir yandan da arkadaşlarına ulaşmaya çalışıyordu ..en son çare olarak paul'den evin yerini öğrenip yanlarına gidecekti ama çok geçmeden okul kapısında büyük bir araba belirdi ve içinden arkadaşları çıktı - bu linda'nın arabasıydı ama o görünmüyordu. arkadaşları çok keyifli görünüyordu josep heyecanla yanlarına koştu ve onları da soru yağmuruna tuttu ama iyi olduklarını görünce endişelenmekten vazgeçti yoksa artık arkadaşları da onun delirdiğini sanacaklardı.
okulda bir anons yapıldı okul müdürleri için bir tören düzenlenecekti öğlen herkes ön bahçede toplanacaktı belki o zaman cinayeti işleyeni de öğrenebilirlerdi.bu sırada bahçede oturdular dün akşam olanları anlattılar bahsettikleri kişi sanki linda değil hiç tanımadığı birisiydi -aslında hayalinde olan o muhteşem kız o ilk görüşte aşık olduğu güzel linda. ama onunla ilgili gördükleri ve yaşadıklarından sonra fikirleri değişmiyordu ne yazıkki. linda herkesi büyülemişti adeta ilk başta sevmedikleri kibirli buldukları o zengin kızı şimdi içlerinden birisi gibiydi
öğlen okul müdürünü anma töreni için ön bahçede toplandılar - çok kabalıktı müdürün ailesi polis gazeteciler herkes oradaydı müdür yardımcısı bir konuşma yaptı herkes gözyaşları içindeydi ve katilin polis raporlarına göre şuan tedavi gören eski bir öğrencisi olduğu ve yakalandığı söylendi- ilginç hemde bu kadar kısa bir zamanda böyle bir olayın çözümlenmesi şaşırtıcıydı josep bu cinayetin neden kendi evlerinin önündeki gölde yapıldığını bilmiyordu ve düşünmek dahi istemiyordu anlaşılan müdür bu eski öğrencinin canını yakmıştıki kendi canından olmuştu
tören bittikten sonra josep'i pek iyi görmedikleri için arkadaşları birlikte birşeyler yapmayı önerdi hem bu değişiklik ona da iyi gelecekti josep kabul etti nereye gideceklerini ne yapacaklarını bilmiyordu onun için süpriz olacaktı.
josep süprizleri o günden sonra hiç sevmedi.

10 Mayıs 2015 Pazar

josep anlattı 8

josep artık arkadaşlarının yanındaydı, onlarda anlattıklarına inanıyor birlik olmak istiyorlardı

hep birlikte göl evine gittiler okul müdürünün burada boğulmuş olma ihtimali vardı ve çok geçmeden göl içinden büyük bir ip çıktı ve okul müdürüne ait olduğu anlaşılan bir cüzdan bunlar josep'in ve ailesinin başını belaya sokmak için yeterliydi. polisler anne ve babasına sorular sorarken büyük siyah araba belirdi içinde linda ve şoförü vardı. annesi ya da babası yoktu bu sefer.
çiftlik evinde bulamayınca buraya gelmek istemişti hem maxi yi hemde josep'i görecekti.
ne olup bittiğini sordu linda şaşkın görünüyordu ve sanki eski linda gibi. o eski masum yüz ifadesine kavuşmuş gibiydi üzerinde küçük çiçekli bir elbise saçları hafif arkadan toplanmış.
josep ona burada bulunmaması gerektiğini söyledi genç kızı kovar gibi uzaklaştırdı evin önünden. linda orada olmak arkadaşlarına destek olmak istiyordu bir sorun olduğu belliydi
genç kızda onlar gibi bu karışık durumlara polislere alışmıştı
paul linda'yı endişli görünce ona eşlik etmek istedi hemen atılıp birlikte şehire gidip josep'i orada beklemenin daha doğru olacağını söyledi. bir anda genç kızı da kolundan çekip arabaya bindirmişti iki arkadaşı josep ve linda şehir merkezine doğru gittiler. josep çok şaşkındı ailesinin yanında kalmıştı yanında üç arkadaşı daha vardı.
paul her zayıf anı kolladığı gibi şimdide fırsatı kaçırmayıp kendini linda'ya iyi gösterme çabasındaydı.
polisin araştırmaları ve görüşmeler birkaç saat sürdü ailesi çok endişeli ve öfkeliydi josep olup bitenle bir ilgisi olmadığını söylese de bu durumdan oğullarını sorumlu tutuyorlardı. özellikle de linda ile aradaşlık kırmaya başladıktan sonra tasvip etmedikleri arkadaşları olmuş onaylamadıkları bir ok şey yapmıştı. arkadaşlarına gitmelerini bu gece ailesiyle kalması gerektiğini söyledi josep.
hem üzgün hemde kafası karışıktı okul müdürlerinin kim neden göl evinde öldürmek isterdi ki?
ayrıca kızgındı da - kendine-
linda ile ilgi anlattıkları sayesinde ondan uzaklaştığını düşünen paul şimdi fırsatçı gibi güvenmediğini söylediği linda'nın yanındaydı belkide josep'i kötülüyordu.

josep bütün gece düşündü uyuyamadı - maxi hiç yerinden kıpırdamıyordu havlamıyordu hastalandığını düşündü yarın ilk iş veterinere götürecekti.

göl evinde kalan arkadaşları da paul ve linda'nın yanına gitti şehir merkezinde bir cafe de oturdular josep'in bütün arkadaşları ve linda.
o sırma saçlı kız en masumane hali ve sevecenliğiyle herkesi kendine hayran bırakmıştı kimsenin linda ilgili olumsuz bir düşüncesi yoktu artık. genç kız adeta büyülüyordu herkes çok eğlenmişti. bu olanlardan josep'in haberi yoktu o sadece merak ediyordu ve bir yandan da ailesinin gece boyunca onun yüzünden tartıştıklarını hapse girme korkularını dinliyordu.

5 Mayıs 2015 Salı

josep anlattı 7

josep'in önünde koca bir tabak armut vardı , en sevdiği meyveler..
maxi artık bir süre onda kalacaktı bunu linda'nın ailesi özellikle istemişti
kızlarının tam olarak iyileşmediğini ve yaşadığı şoku atlatamadığını savunuyorlardı
josep o günden sonra göl evine bir daha gidemedi..

linda'yı gördüğünü genç kıza belli etmek istemedi ama linda bir şeyler farkettiğini anlamıştı o yüzden şoförünü çağırıp eve gitmek istedi biraz dinlenecekti
gördüklerine inanamıyor bir an önce arkadaşlarıyla paylaşmak istiyordu josep
hava kararmaya başlamıştı yarın ilk iş okula gidip arkadaşlarına her şeyi anlatacak ve bu duruma bir çare bulacaktı çünkü göl evinden geldiklerinden beri hiçbir şey yolunda gitmiyordu
josep'in anlattıklarıyla arkadaşlarını ikna edemedi daha doğrusu paul dışında kimse artık bu konuya dahil olmak istemiyordu ve paul hiç olmadığı kadar arkadaşının yanındaydı
zamanında aşk için gözü kimseyi görmeyen josep şimdi hayran olduğu bu kızdan köşe bucak kaçıyor gerçekleri ortaya çıkarmak için her an bir açığını arıyordu
gençler kendi aralarında konuşurken okulda birden bir bağırışma oldu herkes kaçışıyor sanki ortalık savaş alanı - bağırışmalar okulun arka bahçesinden geliyordu
okul çok geniş bir arazi üzerine kurulmuş etrafında çeşitli ağaçlar ve yeşilliklerle doluydu
gençler hemen çığlıkların olduğu tarafa koştular ve daha dışarı çıkamadan gördükleri karşısında resmen buz kesilmişlerdi ve oldukları yerde kaldılar
okul müdürleri perişan bir halde öldürülmüş ve okulun arkasındaki ağaca asılmıştı , armut ağacına..

gençler aynı şeyi düşünüyordu bu sefer ve koşarak oradan uzaklaştılar
bu sefer sessiz sakin bir yere değil şehire gitmeye karar vermişlerdi çok işlek bir cafeye oturdular
bu olanlar bunların hepsi saçmalık diyerek kendi kendine söyleniyordu josep
müdürü kim neden öldürdü bilinmiyordu polisler okulda araştırma yapıyorlardı
josep nasıl bilinmez ama her şeyde linda'yla bir bağlantısı olup olmadığını düşünmeye başladı
arkadaşları artık genç çocuğun delirmek üzere olduğunu düşünüyordu
bir süre hepsi sakinleşmeliydi bir kaç saat orada oyalandılar ve neler olduğunu öğrenmek için okula geri döndüler  - polisler hala oradaydı
ağaca asılı olan müdür yerinde yoktu otopsi yapılmak üzere alınmıştı ama polislerin konuşmalarından
adamın önce gölde boğulmuş sonrada buraya asılmış olma ihtimalinden bahsediyorlardı
ve o alanda en yakın göl josep'in ailesinin evininde bulunduğu büyük göldü

çok geçmeden josep'in babasından bir telefon geldi
polisler göl evinde arama yapmaya gelmişti
josep'in babası kızgındı şehirden uzak sakin o ev yıllardır böyle macera yaşamamıştı
josep arkadaşlarına baktı -  evet bundan sonra artık hepbirlikte hareket edecekler ve arkadaşlarının yanında duracaklardı
josep'in yapmadığı gibi değil..

2 Mayıs 2015 Cumartesi

josep anlattı 6

linda'nın ailesi arkadaşlarına birkaç gün görüşmemelerini linda'nın kendini toparlaması gerektiğini söyledi bu arada köpeği maxi'yi de daha iyi bakacağını düşündüğü için josep'e bıraktılar..

josep köpeğindeki farklılığı hemen hissetmişti eskisi gibi hareketli o küçük kahverengi kulakları ve kuyruğu kıpır kıpır değildi maxi resmen hipnotize olmuş gibiydi
josep ilk defa o aşkı olduğu kıza karşı farklı bir duygu daha yaşıyordu - korku -
hastanede linda'nın anlattıkları ve bakışları hiç aklından çıkmıyordu
nedir sakladığı onca saattir neler yapmıştı bunları konuşmak için mecbur bekleyecekti
farklı davranan bir kişi daha vardı o da josep'in en yakın arkadaşı paul..
linda'yla josep'in yakınlaşmasından beri çocukluk arkadaşıyla iyi geçinemeyen ve her defasında linda hakkında olumsuz düşüncelerini dile getiren paul son yaşananlardan sonra yakın arkadaşını destekler olmuştu
paul linda'dan hoşlandığını saklamaya çalışsa da bu arkadaşlarının gözünden kaçmadı
josep paul ve diğer arkadaşları aynı üniversitede öğrenciyken linda daha uzakta bir okulda okuyordu ve belki de ondan daha önce hiçbir yerde karşılaşmamışlardı

aradan 4 gün geçti josep maxi'yle oynamaya çalışırken birden büyük siyah arabayla linda belirdi çiftliğin önünde yine şoförü ve ailesiyle gelmişti
siyah güneş gözlüklerini çıkarmayan annesi donuk bir sesle 1,5 saat sonra seni buradan alacağım lizzy dedi..josep'in ilk dikkatini çeken şey annesinin ona seslenme şekli
linda yanına yaklaşınca 'lizzy mi ? annen sana neden lizzy dedi' diye sordu
genç çocuk hem telaş hem korku içerisindeydi bir mana bulmaya çalışıyordu
linda'dan hiç görmediği bir tavırla 'öyle mi dedi hiç fark etmedim belki de adımı unutmuştur' cevabını aldı
genç kızın üzerinde daha önce hiç görmediği kırmızı bir elbise vardı evet zaten her gün farklı bir kıyafet giyiyor bir giydiğini bir daha giymiyordu ama bu elbise sanki ona ait değildi yürüyüşü bakışı konuşması sanki bir başkasıydı linda sanki annesinin de dediği gibi lizzy diye tanımadığı birisiydi
josep'in şaşkınlığını farkedip yanına çağırdı çiftlik evinin önündeki sandalyeye oturdular
bu arada linda'yı görür görmez köpeği maxi koşuşturmaya başladı josep'in arkasına saklanıyor kaçıyor korkuyordu hayvancağız resmen linda birden maxi diye seslenince patilerinin üzerine kapaklanıp yüzünü yere doğru eğdi ve seslenene kadar aynı pozisyonda kaldı
sonra korkutucu bir gülümsemeyle josep'e dönerek 'nasıl güzel eğitmiş miyim köpeğini istersen seni de böyle eğitebilirim' dedi ve josep o an gerçekten korkması gerektiğini anladı karşısındaki o güzel naif çekingen kız gitmişti sanki ruhunu şeytan ele geçirmiş gibi josep'e davetkar bakışlar atıyor rüzgardan açılan eteğine müdahale etmiyor giderek genç adama yaklaşıyordu
josep ne yapacağını bilemedi istem dışı birden sandalyesinden kalktı linda'yla başbaşa kalmak istememişti içeri gidip içecek birşeyler alacağını söyledi
mutfaktan linda'yı izliyordu
josep gözlerine inanamadı linda karşısında put gibi duran köpeğe sadece bakarak komut veriyor zavallı köpek birden iki ayağının üzerine kalkıyor birden oturup yuvarlanıyordu sanki linda'nın elinde görülmeyen bir ip vardı
linda yavaşça ayağa kalktı onunla birlikte maxi de iki ayağının üzerinde havalanmaya başladı
josep gözlerine inanamadı defalarca ovaladı daha dikkatli bakmak için pencere tamamen yaslandı ama gördükleri doğruydu köpeği maxi yerden yaklaşık 10 cm kadar havalanmıştı
gördüğünün doğdu olduğuna inanınca birden panikle pencereden geri çekildi o anda birşeylere çarpmış olacakki çıkan sesle birlikte linda da panik oldu
köpekte linda da hemen eski pozisyonlarına döndü
josep mutfaktan çıkamadı uzun bir süre
aşık olduğu kız linda..